Merhaba,
Hiç birimizin çok moralli birkaç hafta geçirdiğini sanmıyorum. Çok gergindik hepimiz. Sürekli diken üstünde. Ne yapacağını, neye inanacağını şaşırmış bir haldeydik. Hiçbir şey yazasım yok aslında. Göbeğimin resmini çekip altına da “lanet olsun insanlığınıza” yazıp bu konuyu kapatmak istiyorum. Ama biz o göbeği yaparken de, o göbeklerden birkaç tane büyütürken de umutlu, mutlu ailemize güvendik. Bu yüzden de öylece kestirip atamıyorum.
Fakat yine de bütün bunların o göbeğin içindeki tatlı burunu, minik çeneyi nasıl etkilediğini düşünmeden duramıyorum. Ağız dolusu küfrederken karnım kasılıyor mesela. Lanet olsun derken okuduğum lanet göbeğimin yakınlarından geçiyor mudur diye korkuyorum. Karnımı tutuyorum, sanki elini tutuyormuş gibi hissederek. Elimi tuttuğunu zannederek.
Dünyanın hali bu şekildeyken, biz tanımadığımız hiç görmediğimiz insanların acılarına üzülürken, bu hafta içinde çok yakın bir arkadaşımızın eşini kaybettik. Çok alakasız saçma bir biçimde. Ne olduğumuzu anlayamadık hiçbirimiz. 1.5 yaşında bebeğini, o çok sevdiği, çok sevdiğimiz karısını 36 yaşında bize bırakıp gitti. Çok büyük acı gördüm bu hafta. Elinde bebeğiyle güzel arkadaşımı çaresiz ağlarken gördüm. Elimden hiçbir şey gelmedi. Acısına öylece baktım. Bebeğine baktım. Hayatına baktım uzaktan. Arkadaşımı yatağının üzerinde elinde kocasının çoraplarıyla bıraktım çocuklarıma geri döndüm. Ertesi gün cami avlusunda bıraktım, mecburen işe geri döndüm.
Sonra bombalardan dolayı iptal ettiğim İzmir seyahatimi yapmak, ölmeden anneannemi görmek için bilet aldım bütün aileme. Karnımdaki miniğe, ortanca fareme, büyük ablaya, Özgür’üme… Tek başıma gitmek istemedim. Bu sefer hep beraber gidelim istedim. Bundan sonra her yere hep beraber gidelim.
Bu arada ben bir gebe olarak görevlerimi yerine getirip detaylı ultrason muayenemi oldum. Bebeğimizin gelişimi, kalbi, kapakçıkları, böbrekleri, parmakları, omurgası, kısaca baktıkları her şey olumlu çıktı.
Gökçe